2 Ocak 2008 Çarşamba

Cumalıkızık , Gölyazı ve Gezi Keyfi


2007'nin son gezip tozması Cumalıkızık ve Gölyazı'ya kısmet oldu. Çok eğlenceli bir pazar geçirdim emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sabah 05.00'dan akşam 23.00 civarına kadar dopdolu bir gün geçirdim. Yılbaşı gününe yorgun ama mutlu olarak girmiş oldum. Biraz da ses kısıklığı problemiyle :) Benim işim değil şarkı söylemek ben söyleyenlere kartımı uzatmalıyım :)) Malesef Gezi Keyfi grubunda benim gibi söyleyemeyenler daha kıymetli olduğundan bende bilemediğim tüm şarkıları arkadaşlarla birlikte söyleyemeyerek çok eğlendim. Yaptım ve pişman değilim. Bizi dinleyenlere de Allah bir sabır verdi demek ki derdi veren dermanını da veriyor.Bu geziyle ilgili neler yaptığımı yazmak istiyordum ama arkadaşım Ulaş foruma o kadar güzel yazmış ki onun yazısını buraya akataracağım sanırım. Kalemine sağlık Ulaş. Ben Ulaş'ın atladığı bir eğlencemizi de hatırlatmak istiyorum. Feribotta oynadığımız oyun çok eğlenceliydi. Diğer seyahat edenlerin bize bakışları ve gülüşleri de öyle :)) Çocuklar gibi şendik terimi bu gezi ve Gezi Keyfi dostları için söylenecek bir yakıştırmadır, bende yakıştırdım gitti.

Ulaş'ın gözünden gönlünden Gezi hikayemizin başlıkları;
"Uzun zamandır, sessız sakın bir zamanda cumalıkızıkda olmak ıstiyordum..Fahrı den bekledigim mail gelince direk saadetle adımızı yazdırdık..aracın kalkıs saatlerini bile görmedi gözümüz..ancak buluşma zamanı gelince; fahri yi sevgi ile andık..(kulakların epey cınlamıştır bence).. vukuatlı bir sabah yolculugundan sonra buluşma yerımıze (6 incirli) vardık..Yanlız olmadıgımızı anlayıp hemen gevsedık tabi...toparlaya toparlaya arkadaşları , ayakta kalacaksınız tehditlerine aldırmadan arka beşliye de yerleserek, kıkırdamaya başladık bile...biz gittik yolcu aldık, yolcu aldık biz gittik... “dost degıl dost degıl ,dost gorunur felegım,yaralı yaralıdır yare yaralı yuregım ..urfalı sevmıs dogrudur güzelim...” diye diye nida nın kulagının dibinde cumalıkızıga vardık..çil yavruları gibi dagılıp cumalıkızık sokaklarını arsınladık..geleneksel maxımum calısmalarımızın dekoru bu sefer tarihi bir evdi..Muhittin beyde bize eşlik etti bu noktada..yusuf, efla ve ben bayagı bi cırpındık tabii...ama sonunda basarıya ulaştık..kımı arkadaslarımız konaklarda cay kahve yudumlarken biz saadetle cumalıkızık sokaklarını arsınladık..hava guneşli ve sokaklar sakin..sobalardan cıkan duman ve kokusu, tarihi evler; hosgeldınız diyen insanların güzel gülüşleri ile aracımıza ulaştık..istikamet Güzelyazı....ya burayada gelmeyeli epey zaman olmus. Yıne bize sokaklar gorundu ...hızlıca sokakları arsınladık cunku yemek zamanı yaklasmıstı.benım makınada film koptu bu arada..neyseki muhıttın bey ve vıldan abla ve eflada makınalar vardı...Aglayan cınarı da zıyaret ettıkden sonra , göl kenarında yemegımızı yedik..karnımızı ıyıce doyurdukdan sonra kısa bır yuruyus ve Nidanın evet hocam şimdi ne calıscaz diyerek saadeti sıkıştırması ile kendimizi halay –horon vs ıcerısınde bulduk.Bu sefer seyırcılerımızde boldu..Biz oynarken aracımızda bizi almaya geldi..bu arada maxımum calısmaları ve maskelı besler denemeleri ile (acemi arkadasları egitmeye adadım kendimi) yorulduk biraz..Fıldır fıldır gezmeye devam..yogun bi program.. sırada trilye var..yola koyulduk ve arka grupla aracda bulunanların kafalarını bi güzel şişirmeye basladık..dost degıl dost degıl, sordum sarı cıcege ve burhan ın dedıgı gibi kominist parcalarla gerekeni yaptık..şiir uydurma oyunu ilede bayagı eglendik.Beyin fırtınası ile enteresan dortlukler ortaya cıktı ama hepimiz balık hafızalı oldugumuzdan eserlerimizden hiçbiri aklımızda kalmadı...çevreye verdiğimiz şiir eziyetinden sonra kıvrak parcalarla oynamaya devam ettik...sonra tirilye –cay bahcesi ve bıraz yuruyus sohretler kahvesine varıs...baktık efla hanım zekı alasyayı koseye kıstırmıs fotolar cektırmıs..bizim kulagımız hala kahveye girmeden önceki tulum sesınde..neyse vakıt geldı gıdıyoruz komutunu fahrıden alınca kendımızı sokaya attık..tulum sesı hala gelıyor..ısıga kosar gıbı sesı takip edip tulumcuyu bulduk..tulumu duyan peşıne takılmıs biz hemen yerleşik düzene gecirdik ve horon kurduk...gule oynaya devam ederken aaa artık gıtmek lazım bekleyenlerımız var dıyerek horondan ayrıldık..gemlıkde zeytın alısverısınden sonra ferıbot faslı derken eve vardıgımda saat 23 ü geciyordu..."

Gezdiğim her yeri araştırırım bu sefer önceden araştıramamıştım şimdi bakındım işte burda bir kaç alıntı var.Sizlerde bakın ve gidip görün.
Gittim gördüm öğrendim :) Cumalıkızık taş evleri minicik dar sokakları ve hoşgeldiniz diyen teyzeleri ile çok sıcak bir yer. Orda mis gibi de bir çay içtim, çayı pek sevmem havasından mı bilinmez tadı çok güzel geldi.
Gölyazı'da göle karşı balık, sucuk mis gibiydi. Bu gezide iştahımda açıldı sanırım :) GÖl kıyısında yürüyüş ve muhabbet sonunda da halay horon efe karışımı potporisinden sonra tüm kurtlarımı sanırım orda bıraktım. Şimdi rahat rahat 2008 için yeni kurtlar biriktiriyorum.

Cumalıkızık:Osmanlıların Bursa'da ilk yerleştikleri bölgelerden olan Cumalıkızık, 180'i halen kullanılan, bazılarında ise koruma ve restorasyon çalışmalarının yapıldığı toplam 270 ev ile Osmanlı dönemi konut dokusunu günümüze taşımaktadır.
Cumalıkızık yerleşiminin güneydoğusunda Uludağ eteklerindeki Ihlamurcu mevkiinde Bizans devrine ait bir kilise kalıntısı 1969 yılında tespit edilmiştir, Kilise kalıntısının yüzeyde rastlanan bazı mimari parçaları Bursa Arkeoloji Müzesi'nde saklanmaktadır. Bursa yakınlarında kurulan Osmanlı Beyliği kuruluşundan kısa zaman sonra bölgeye hakim olmayı başarmış, 1326 yılında Bursa'yı, 1331 yılında İznik'i fethederek yörede varlığını kesin olarak kabul ettirmiştir. Böylece Osmanlı halkının bu topraklara yerleşerek kentler ve köyler oluşturması sağlanmıştır. Cumalıkızık vakıf köyü olarak kurulmuştur ve bu özelliğini yerleşim dokusu konut mimarisi, yaşam biçimine yansıtmıştır.Uludağ'ın kuzeyindeki dik etekler ile vadilerin arasında sıkışıp kalan yöre köylerine bu konumlarından dolayı ''kızık'' adı verilmiştir. Köylerin birbirlerinden ayrılması için de dereye yakın olanına Derekızık, Fidye verene Fidyekızık ve Kızık köylerinden topluca gidilerek cuma namazı kılınan köye de Cumalıkızık adları verilmiştir.

Gölyazı : Çok önceleri, Marmara Denizi'nin güneyinde bulunan Odryses (Mustafakemalpaşa) Çayı, Bandırma'dan denize dökülürmüş. Bugünkü Apolyond (Ulubat) Gölü de bulunmuyormuş. Bu gölün olduğu yerde Apollonya Krallığı, Mustafakemalpaşa'nın bulunduğu yerde de Melde Krallığı bulunmaktaymış. Apollonya kralının çok güzel bir kızı varmış. Mustafakemalpaşa'da bulunan Melde Kralı, oğluna bu kızı istemiş. Ancak kızın gönlü olmadığı için varmamış bu prense. Kral, bir tepe üzerinde saray yaptırarak, orada saklamış kızını. Bunun üzerine kızan Melde Kralı: " Ben size öyle bir felaket vereyim de sizi su ile boğayım" demiş. Odryses (Mustafakemalpaşa) Çayı’nı Apollonya kentinin bulunduğu topraklara doğru çevirivermiş. Irmak, tüm Apollonya topraklarını sular altında bırakmış. Apollonya kenti ile, prensesin bulunduğu sarayın çevresi sularla çevrili birer ada olarak kalmış. Apolyond (Ulubat) Gölü de işte böyle oluşmuş.
Kışın gölün suyu 4 metrete kadar yükselir, yüzlerce dönüm arazi sular altında kalır ve beldede bulunan iki mahalleyi birbirine bağlayan köprünün altı su ile dolar. Böylece yazın kara ile birleşip bir yarımada olan belde kışın eşsiz güzellikte bir ada olmaktadır.
Alıntı: Gölyazı Belediyesi

Hiç yorum yok: