27 Temmuz 2010 Salı

San Sebastian


San Sebastian diğer bir adıyla Donastia çok keyifli bir şehir. Çünkü hem kendi halki hem konukları tatil havasında yaşıyorlar. 2016 Avrupa kültür başkenti adayı olan San Sebastian Film Festivali ile ismini sıkça duyduğumuz bu sade Bask kentini ziyaret edenin tekrar gitmek isteyeceği kesin. İşin doğrusu benim için durum böyle. San Sebastian’ı bir gördüm ve yine gidesim, göresim var. Okyanus kıyısındaki geniş plajları ile ünlü bu şehirde Zurriola Plajı daha çok sörf meraklılarının (ki her yaştan bu sporu yapanlar mevcut) bulunduğu bir plaj. Geniş ve uzun La Concha Plajı ise Urgull tepesi ve Santa Clara adacığı sayesinde dalgaların biraz kesildiği çok güzel bir plaj. Bu uzun plaj bir kaya oluşumuyla küçük bir noktadan bölünüyor ve diğer tarafta kalan plaj Ondarreta adını alıyor. Bu kente gelip plajların tadını çıkarmamak olmaz, hepsinin tadına baktım, gel-gitlerden nasibimi aldım. Burda güneşin batışı da bir başka güzel sanki, saat farkı nedeniyle neredeyse 11’e doğru batan güneş sayesinde bir gün yerine iki gün yaşamış gibi hissediyor insan. Tabiki bizim gibi güne erken başlayıp tadını çıakranlar için geçerli bu durum.


Kaldığımız otel Ulia tepesinde tüm San Sabastian manzarasına hakim bir yerdeydeydi. Ormanın içinde bu şirin evlerde kalmak ormanda yürüşler yapmak çok keyifliydi. Kent merkezine inince ünlü San Sebastian Film Festivali’nin de yapıldığı Kuursal Kongre binasınında bulunduğu yeni kent yerleşim yerinden şehri ortadan ayıran Urumea nehrindeki Zurriola köprüsünü geçerek eski yerleşim alanına gidiliyor. Yanlış hatırlamıyorsam 17 kez yangın yaşamış olan bu kentte birçok eski yerleşim yıkılıp tekrar yapılmak zorunda kalınmış. En önemli yapılardan biri kentin heryerinden görünen Buen Pastor Katadrali (İyi çoban). Şehir içindeki tüm sokaklar çok simetrik ve katedralin hizasında şehrin bir başka köşesinde Santa Maria Kilisesi görünmekte. Görülmesi gereken önemli yerlerden biri de eski bir boğa güreşi arenası olan Place de la Constitucion (Anayasa Meydanı). Sokakların arasında dolaşırken birden kendinizi bu meydanın içine girmiş olarak bulabilirsiniz. Şimdi kafelerin olduğu meydanda eskiye dair en belirgin özellik balkonlarda bulunan loca numaraları.



San Sebastian’da görülmesi gereken bir de akvaryum bulunuyor. Akvaryumdaki en nadide parça 11 metre boyundaki Kuzey Atlantiğe ait bir balina iskeleti . Birçok balık ve deniz canlısı çeşidinin yer aldığı akvaryumlar ve 360 derece manzaralı tünel geçidi bulunuyor.






Akvaryumdan çıkıp eteklerinde bulunduğu Urgull tepedine doğru tırmanıp büyük İsa heykeline ulaşabilirsiniz. Her tepeden şehrin manzarasının ayrı bir güzel olduğunu söylemem gerek var mı bilmiyorum.


Şehrin batısındaki Igeldo Tepesine ise tarihi bir finiküler ile ulaşılmakta. San Sebastinan giden herkesin görmesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum. Tepenin üzerinde bir kale bulunuyor. Bu kalenin içinde yer alan resimlerden şehrin tarihi ile ilgili birçok bilgiye sahip olmak mümkün. Kaleden manzara ayrı bir güzel ve bu tepede eski eğlenceli bir lunapark bulunyor. Korku tünelleri , hızlı tren (özellikle bu çok zevkli adanın etrafında dolanıyor kenarları açık olduğu için heyecan daha bir fazla oluyor.) yarış oyunları, küçük atlarla mini turlar vs. Bir de eski bir değirmen ve dağın tepesinde küçük bir kayıkla etrafı dolanma fırsatı bulabiliyorsunuz. En çok burada eğlendiğimi söylersem abartmış olmam sanırım.



Gelelim Donastia gecelerine, eski şehir merkezinde sokak aralarında ufak tefek bir sürü barlar bulunuyor. Herkes barları dolaşıp bir orda bir burda takılıyorlar. En ünlü damak zevklerinden olan pintxo her barın masasını süslüyor. Atıştırmalık garnütürler çok lezzetliymiş ama genel anlamda mutfakları bizler için biraz uzak. Yani birçoğumuz yemek için farklı seçimler yapmak durumunda kaldık. Elde açılmış leziz pizza ve makarna çeşitleri bulabileceğiniz güzel lokantaları var ama ancak siesta saatinde gitmezseniz yiyebilirsiniz. Ve saat 21.00 gibi çoğu alışveriş mağazasıda kapanmakta, yani ne yiyecekseniz ne alacaksanız erkenden yapmalısınız.



San Sebastian’la ilgili daha çok anlatacaklarım var ama anlat anlat bitmez diyebileceğim bir keyifte. Hem modern hem eski, hep tatil için hem yaşam sürmek için sıcak ve sade bir şehir. Üstelik insanları görünüm olarak bizlere çok benziyor bu yüzden yabancı hissetmeyeceğiniz bir yer. Bizim ilk gittiğimiz gün yazı karşıladıkları bir eğlence vardı sahilde tüm halk toplandı büyük ateşler yakıldı, yöresel oyunlar oynandı, eğlenildi. Hıdrellezin bir çeşidi gibiydi, yani pek bir yabancılık çektiğimizi söyleyemem. Tek önemli durum ingilizce bilen çok fazla yok az biraz tarzanca anlaşmak zorunda kalabiliyorsunuz. Benim tarzancam çok iyidir zaten.



Kısacası birgün San Sebastinan’ a giderseniz muhakkak sahillerinde yürüyüş yapıp tepelerinden şehir manzarasını doya doya seyredin.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

ELLERİNE SAĞLIK. TAM DA BENİM HİSSETTİĞİM DUYGULARI YAZIYA DÖKMÜŞSÜN. VALLA HEMEN SAN SEBASTIAN'A GİDESİM GELDİ.......

Serkan Ates dedi ki...

En güzel BASK şehri.. süper bir yer, sık sık gidiyorum..